70’li yılların başında kar oranlarındaki düşüş nedeniyle kapitalizmin krize girmesiyle çözüm, yeni yatırım alanları yaratılarak bitmeyen kaynak yaratmak ve böylelikle birikim süreçlerini güvence altına almakta görülür.
Bunun için küresel ölçekte emeğin dönüşümü ve üretim sürecinin parçalanması amacıyla sistemin yeniden yapılandırılma süreci başlatılır. Bu süreçte uygulanan politikalarla sosyal devlet anlayışı ortadan kaldırılıp eğitim, sağlık gibi temel kamusal hizmetlerin erozyona uğratılması hedeflenir.
80’li yıllardan günümüze Neoliberal yapılanmanın ikinci evresinde Dünya Bankası’nın küresel eğitim reformu çerçevesinde daha çok finansman, müfredat ve öğretmen konusuna odaklanılır. Bu süreçte, birçok ülkede, özel okullara teşvik, muhafazakârlaştırma, öğretmen haklarının budanması, sosyal bir hak olan eğitimin ticarileştirilip fırsat eşitliğinin ortadan kaldırılması, çalışma hakkı ve istihdam koşullarının değişimi, kaliteyi düşürüp düzensiz, esnek ve sözleşmeli çalışmayı yaygınlaştırıp çalışanların örgütsüzleşmesini getirerek sendikaların zayıflatılması hedeflenir.
Türkiye’de 80’li yıllardan itibaren yeniden yapılanma ya da ‘dönüşüm reformları’ uygulanmaya başlanır. 1995’ten itibaren eğitim, sağlık gibi birçok alan piyasaya açılarak Türkiye, küresel kapitalist sisteme entegre hale gelir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ise Türkiye ile paralel götürülen eğitim sistemi de söz konusu ‘reformlar’ çerçevesinde tasarlanmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla, eğitime ayrılan bütçenin %75’inin devlet tarafından özel okullara aktarılması, devlet okullarının altyapı ve öğretmen, müdür, müdür muavini, bölüm şefliği, hademe ve sekreter ihtiyaçlarının tamamlanmaması, öğretmenlere, çalışanlara ve sendikalara karşı itibarsızlaştırma çalışmaları, ilahiyat kolejinin açılması, özel üniversitelerin nitelik değil nicelik olarak büyümesi ve kalitenin değil ‘müşterilerin’ önemli olduğu kurumlar olması, 2008 ve 2011 yıllarında çıkarılan yasalara bağlı olarak istihdam edilen öğretmen ve kamu çalışanlarının birçok haklarının gasp edilmesi ve maaşlarının düşük olması söz konusu hedef doğrultusunda uygulanan politikalardır.
- Sayın Milli Eğitim Bakanı ve UBP-DP hükümeti, yasal haklarımıza saldırmaktan ve haklarımızın gaspı için planlar yapmaktan artık vazgeçin!
- Dayatılan politikaları harfiyen uygulamaktan vazgeçin!
- Eğitim ve sağlık gibi temel kamu hizmetlerini paranın satın alabileceği bir mal haline dönüştürme çalışmalarından vazgeçin!
- Sorgulamayan, araştırmayan, muhafazakâr, gerici, kapitalizmi dışlamayan ama barışı, kadını, özgürlükleri dışlayan yeni yurttaşlar yetiştirme hedefiyle tasarlanan yeni eğitim sistemi modelini hayata geçirme çalışmalarından vazgeçin!
Biliniz ki, KTOEÖS ülkemizde yarattığınız tüm eşitsizlikler adaletsizlikler ve tüm hak gaspı planlarınıza karşıdır! Ve tüm bunlarla mücadele etmeye devam edecektir!
Ayrıca, KTOEÖS olarak bizler, 15 Temmuz darbesinden sonra olağanüstü hal kapsamında işinden edilen binlerce öğretmeni, yaratılan sisteme karşı, yargısız infaza karşı, işini geri almak için açlık greviyle direnen Nuriye ve Semih öğretmeni, ve direnişlerine destek veren DAÜ-SEN ve Boran Kültür Merkezini selamlıyor ve mücadelelerine destek veriyoruz.
Selma EYLEM
Başkan
Yönetim Kurulu (a.)