2013 yılını geride bırakırken 1974’ten bu yana çözülemeyen trafik sorunumuz yüzünden bir yılda 49 insanımızı tarif edilemez ve hayat boyu hissedilecek acılarla ebediyete uğurladık. 2013 yılı, AB statistik oranlarına göre en az 200 insanımızın ebedi sakatlığa mahkum olduğu bir yıl oldu. O zaman sormalıyız: Biz nasıl bu hale geldik?
2013 yılında nüfusu yaklaşık 865,000 olan Kıbrıs’ın güneyinde 44 insan trafikte hayatını yitirirken, resmi nüfusu 300,000 olan KKTC’de aynı yıl 49 insanın hayatını kaybetmesi nasıl olağan karşılanabilir? KKTC trafiğindeki ölümleri, Kıbrıs’ın güneyi, Malta ve İzlanda gibi ada ülkerindeki nüfusa bağlı olarak kıyasladığımızda, bu ülkelerdeki ölümlerin 3.5 katına varan bir oranla karşılaşıyoruz. Böyle bir durumda insanımızın trafik ölümlerini kader olarak kabullenmesi nasıl beklenebilir?
Bugün trafikte böylesi bir vahim noktada isek ve trafik kazalarını önleyici birçok önlem alındığı iddialarına rağmen 1975’ten günümüze 1780 insanımızı, son beş yılda ise 200 insanımızı trafiğe kurban vermişsek, tüm geç kalınmışlığa rağmen trafik sorunumuzu sahiplenmek ve bu soruna çözüm aramak zorunda olduğumuz ortadadır.
Eğer insan hayatı ve sağlığı en önemli değerlerimizse, halk son beş yıl zarfında her yıl en az 40 insanın trafikte ölümünü neden kabullenmek zorunda bırakılıyor? Burda adanın kuzeyindeki yönetim anlayışının halkı koruyucu olmadığı ve toplum olarak bizlerin de çözümleri yüksek bir sesle talep etmediğimiz ve çözümün bir parçası olmamız gerekirken bundan çok uzak durduğumuz ortaya çıkıyor.
Bugün bu vahim tablo ile yüzleşmemiz ve trafikte köklü bir değişim başlatmamız gerektiğine inanıyoruz. Son haftalarda trafikle ilgili geçirilen yasalar olumlu yönde bir adımdır. Mutlak surette, trafikte çözüm unsurları olan çağdaş eğitim, denetim ve mühendisliğin bilimsel düzeyde ülkemize kazandırılması için çalışmalar başlatılmalıdır. Tek dayanağımızın bilim olduğu da bilinmelidir.
Karar verici tüm makamlarımız 1997’de İsveç Parlamentosu’nun başlattığı ve Avrupa yanında dünyanın birçok ülkesince kabul edilmiş olan “Vizyon Sıfır” felsefesini benimsemelidir. Böylelikle trafikte tek bir ölümün ve ebedi sakatlığın kabul edilemeyeceği düşüncesi hem yönetim kadrolarımızın hem de halkımızın bilincinde yerleşmelidir. “Vizon Sıfır”a göre trafikte esas sorumluluk yol kullanıcılarında değil, trafik sisteminin tasarımcılarında, yöneticilerinde ve bu konuda liderlik yapması gerekenlerde olduğu anlayışı vardır. Bizim ülkemizde de böyle bir anlayış yerleşmelidir.
Bir yerel gazetemizin “Vizyon Sıfır” felsefesini onaylarcasına yazdığı gibi trafik kazalarını önlemenin halkımızın elinde olduğunun farkına vararak 2014 yılını ölümsüz olarak geçirmek için kendimize söz vermemiz gerekmektedir. Bu amaca ulaşmanın bilinçli, istikrarlı ve maksada hizmet edecek bir trafik seferberliği ile somut hedefler çerçevesinde mümkün olabileceğinin ve çözümlerin tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de mümkün olduğunun bilinmesi çok önemlidir. Bizim trafiğe kurban verecek başka canlarımız yoktur.
KTOEÖS, TRAKAYAD, KTÖS