Ses bandı olayı ile gündeme gelen siyasetteki kirlilik adamızın kuzeyinin nasıl yönetildiğini de açıkça ortaya koymaktadır.
Telefonların dinlenmesi, siyasilerin rüşvet işlerine bulaşması ve kirli siyasi pazarlıklar bir kez daha kamuoyunun gündemine gelmiştir. Kişisel toplantıların ve telefonların dinlenmesi, özel hayata ait yaşananların medya yolu ile duyrularak kişilerin yıpratılması Türkiye’de AKP hükümetince en yaygın şekilde kullanılmaktadır. Kar, çıkar ilişkilerinin kapitalist kokuşmuşluğun sözcülüğünü yapa, ahlaksız girişimlerin AKP hükümeti ve onun işbirlikçileri sayesinde adamızın kuzeyinde de yaygınlaştığı açık bir gerçekliktir.
Ortam dinleme ve özel toplantıların kaydedilmesi ne kadar yanlış bir uygulama ise, özelde bu konuşmalarda geçenlerin yanlışlığı ve iğrençliği ise daha da mide bulandırıcıdır. Silihtar Köşkü’nde “memleket sorunlarının” görüşülmesi amacıyla o dönemde Cumhurbaşkanı olan Sn. Mehmetali Talat, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sn. Hasan Erçakıca ve şimdiki Maliye Bakanı Sn. Zeren Mungan’ın kumpas kurup sendikaların kapatılması, sendikaların cezalandırılması yönünde taktik öneriler ortaya koymaları ve sendikacıları aşağılamaları ise demokrasiyi dillerinden düşürmeyen bu şahsiyetler adına tarihsel bir utançtır. Seçim öncesi ortaya çıkan bu ses bandında konuşulanları KTHY’yi kimlerin batırdığını da ifşa etmekte, halkın vergilerinin nasıl siyasi çıkar uğruna harcandığını, AKP hükümetinin müdahalelerine nasıl davetiye çıkarıldığını ve dönemin Kıbrıs’tan da Sorumlu Devlet Bakanı Sn. Cemil Çiçek’le olan ilişkilerin ne düzeyde olduğunu gözler önüne sermektedir. Adamızın kuzeyinde kurdurulan siyasi yapının aslında Türkiye’nin bir kuklası olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. 1974’ten sonra kurulan rejimin sözcülüğünü yapan işbirlikçi siyasilerin, partilerin görüşlerinin ayni olmasının rastlantı olmadığı ortaya çıkmıştır.
Seçim propagandasının en yoğun bir şekilde yaşandığı bu günlerde söylenenler ve verilen vaatlerin büyük bölümünün yalan olduğu, demokrasiyi dillerinden düşüremeyenlerin sendikaları kapatmak için planlar yaptığını göstermektedir. AKP’nin eğittiği kişilerin çeşitli siyasi partilere dağılarak aday olduğu bu seçimlerden çıkacak sonuçla birlikte emek ve Kıbrıslı Türk düşmanlarının harekete geçeceği açıktır. Kıbrıs Türk toplumunun varlığını korumak için AKP işbirlikçileri ve emek düşmanları ile mücadeleye kararlı olduğumuzu vurgular, sendikaları ve sendikacıları yıllardır aşağılayanların saldırılarını dayatmalarının gerçek amacının deşifre edildiği bu düşünceyi, Sn. Talat, Sn. Erçakıca ve Sn. Mungan’ı şiddetle protesto ederiz.
Saygılarımızla,
Tahir GÖKÇEBEL Güven Varoğlu
KTOEÖS Başkanı KTÖS Başkanı