Türkiye Dış İşleri Bakanının adamızın kuzeyini ziyaretinde ‘iki ayrı devlet’ söylemini bir kez daha yinelemesi, kuzeyde ayrılıkçı çevrelerin federal çözümden uzaklaşıldığı söylemlerini yine gündeme getirmesine neden olmuştur. Güneyde ise aynı çevreler, BM Genel Sekreterinin İyi Niyet Misyonu raporunda Kıbrıs sorununun çözümünde federasyon tanımı olmadığı noktasından çıkarak bu iddiayı gündeme getirmişlerdir.
Mevcut statükodan, yani bölünmüşlükten kazançlı olan ve bunun devamını isteyen, yönetimi kuzeyle, yani Kıbrıslı Türklerle paylaşmak istemeyen güneyde üniter yapıdan dem vurulurken, kuzeyde Kıbrıslı Türklerin bir kez daha iradesi yok sayılarak ‘iki devletli çözüm” TC yetkilileri yerel işbirlikçileri tarafından yüksek sesle söylenmeye devam etmiş, etmektedir.
Hatta daha da ileri gidilerek müzakerelerin sonuca endeksli olması gerektiği, sonuçlanmadığı takdirde mevcut statükoya dönülmeyeceği ifadeleri de dillendirilmektedir. Türkiye’nin her alanını ele geçirdiği, kolonyal sömürgecilik politikaları sürdürdüğü, yerel üst düzey işbirlikçilerin, mafyanın, sermayenin nemalandığı, taşıma nüfus ve vatandaşlıklarla Kıbrıslı Türklerin azınlığa düşürüldüğü, iradesinin elinden alındığı kuzeydeki statükoya geri dönüş olmayacak ifadesiyle ne anlatılmak istenmektedir? KKTC’nin tanınanacağı ve böylelikle ‘izolasyonların’ kalkacağı mı?
Unutulmamalıdır ki, BM kararlarında meşru olmayan, AB kararlarında yok hükmünde olan KKTC’nin ilanıyla uluslararası hukukun ihlal edilmesi bu izolasyonların Kıbrıslı Türklerin, adamızın kuzeyinin yıllardır içinde bulunduğu durumun esas nedenidir.
Söylemde KKTC’yi tanıdığını iddia eden Türkiye dahi eylemde, yani gerçekte bu izolasyonları uygulamakta ve aslında BM genel kurulunda KKTC’yi tanıma çağrısı yapsa da kendisi KKTC’yi tanımamaktadır.
Bu durumda Kıbrıs Rum toplumunun veya başka ülkelerin KKTC’yi tanımasını beklemek veya çağrı yapmak perhiz ve lahana turşusu hikayesinden öte bir tavır değildir ve realiteden uzak bir yaklaşımdır.
Çözümsüzlük adamızda bir statüko yaratmak yerine haksız, hukuksuz, fiili bir durum yaratmıştır.
Bu durum, gelecek nesillere barış değil savaş ve kaos mirası bırakacaktır.
Bugün kazanç gibi görünen Kıbrıslı Türklerin yok sayılması Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm temellerine yerleştirilmiş bir dinamit anlamı taşıyacak, Orta Doğu’da bu temelleri sarsacak yeni gelişmeler oluşmasına gebe olacaktır.
Kıbrıs sorununun çözümü için yıllardır devam eden müzakerelerde iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyon formülünden başka bir formül görüşülmemiştir. Bu formülle belirli noktalarda uzlaşma sağlanmış ancak sonuca götürecek adımlar çeşitli nedenlerle atılmamış veya atılamamıştır. Federal çözüm formülü masadadır. Bir an önce müzakereler başlatılmalı, adamız ulaşılabilecek tek çözüm olan birleşik federal Kıbrıs’a kavuşturulmalıdır. Bu süreçte yeni geçiş kapıları açılmalı, iki toplumun yakınlaşması, barış kültürü oluşmasına fırsat yaratılmalıdır.
NATO’ya girerek var olan çekişmenin, savaşların bir tarafı olmak yerine paylaşarak tüm adanın sahibi olmanın ancak kalıcı barışı yaratacağı bilinciyle hareket edilmeli, bu süreçte, süreci sulandıracak söylemler, öneriler sapmalardan kaçınılmalı, çocuklarımız, geleceğimiz, savaş tehdidi altında olan bölgemizde stratejik öneme sahip ateşkes durumunda olan adamız barışla buluşturulmalıdır.
Selma EYLEM
Başkan
Yönetim Kurulu (a.)