Kapitalizm sınırlarla dünyayı; sınıflarla, uluslarla, cinsiyetle ve bölebileceği her türlü yolla insanlığı bölmeden var olamaz, yol alamaz. Tıpkı kendinden önceki sınıflı toplumlarda olduğu gibi, sömürülü toplumların sonuncusu ve en gelişmişi olan kapitalizm de, kadına ve erkeğe farklı toplumsal kimlikler yüklemiştir. Bu ayrım kitlelerin bilincine derinlemesine yerleşmiştir.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, bu günün emekçi kadınlar açısından anlamı, çifte ezilmişlik, hem de kapitalist sistem tarafından iki kat sömürülmüşlüğe baş kaldırmaktan başka bir şey değildir.
Kapitalizmin insanlık dışı koşulları altında dünyamızda yaşayan kadınlar, yoksulların yüzde 75’i oluşturur. Dünyada okuma-yazma bilmeyen insanların yüzde 65’i kadındır. Dünya çapındaki mültecilerin %80’ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Dünyadaki savaş ve çatışma noktalarında milyonlarca kadın, sistematik olarak tecavüze uğruyor veya şiddet görüyor. Bunlar arasında küçük yaştaki kız çocukları da vardır. Dünyada her gün 10 ile 17 yaş arasında olan 82 milyonu aşkın kız çocuğu, 18 yaşına gelmeden evlendirilmektedir. Dünya yüzünde her 5 kadından biri, taciz ya da tecavüz mağduru. Sadece 51 ülke, yasalarında aile içi tecavüzü suç sayıyor. 79 ülkede, aile içi şiddete karşı hiçbir yasa yok. Şu anda yaşıyor olması gereken 60 milyonun üzerinde kız çocuğu, ya cinsiyet tercihli kürtaj ya da erkek çocuklara göre yeterince bakılmadıkları için yaşamıyor. Kadınların uğradığı bu şiddet örnekleri çoğaltılabilir. Unutulmamalı ki, Uluslararası Af Örgütü’nün, çeşitli kurumların araştırmalarına dayanarak açıkladığı bu veriler sadece resmi rakamlarla sınırlı. Şiddete maruz kalan kadınların sadece yüzde 40’ının bu şiddeti anlattığı düşünüldüğünde, gerçek rakamların ne kadar korkunç olduğu bir kez daha açığa çıkacaktır. Tüm bunlar, kapitalizme karşı verilen mücadelede emekçi kadınların ön saflarda yer almasının ne derece yaşamsal olduğunu göstermektedir.
Kadınların aktif iş gücüne katılmaları, örgütlenebilmelerinin ve çifte ezilmişliğe karşı mücadeleye atılmalarının önünü her şeyden çok açmaktadır. Girişilen he mücadelede aktif yer almadan, kadınların kurtulması mümkün değildir. Erkek ve Kadın omuz omuza, birlikte olmadan gücünü kullanarak, örgütlenen ve kapitalist sömürüyü ortadan kaldırmak için kavgaya atılan kadın ancak, kendi kurtuluşunu sağlayabilir. Sınıfın tarihi, kadın işçilerin, bu bilinçle yürüttükleri ve tarihe kazıdıkları mücadele deneyimleriyle doludur.
Bugün, Tunus’ta, Mısır’da, Nijerya’da, Yunanistan’da, Amerika’da, Portekiz’de, Çin’de ve dünyanın daha pek çok ülkesinde, isyan bayrağını dalgalandıran kitlelerin en ön saflarında emekçi kadınlar var. Mısır’da “ekmek, onur, özgürlük” diye haykıran kadınların sesine, Çin’deki kadınların “artık yeter” diyen sesi karışıyor. Çifte ezilmişlik altında öfkesi bilenen emekçi kadınlar, erkek emekçilerle beraber mücadele saflarını sıklaştırıyor.
Sermaye sınıfı, kadınları kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmak istiyor. Sermaye kadınların çoğunluğunu işsizliğe mahkûm ederek iş piyasasının dışına sürüyor. Onları çocuk doğurma makinesi olarak görüyor; bol bol çocuk doğurmalarını telkin ediyor. Sermaye kadını güvencesiz, esnek ve ucuza çalışmak zorunda bırakıyor. Kapitalizm kadınların bilincini teslim alarak, onları düşünmeyen, sorgulamayan, karşı çıkmayan, sömürü düzeninin birer kölesi haline getirmek istiyor. Emekçi kadınlar, kapitalist devletin, dayakçı erkeğin ve sömürücü patronun karşısına örgütlü mücadeleyle dikilmeli, aşağılanma, sömürü, işsizlik karşısında kendilerine biçilen rolü reddederek işçi sınıfının mücadele saflarında yerini almalıdırlar. Dünya işçi sınıfının mücadele tarihi unutulmaz kadın işçi önderlerinin, birbirinden yiğit işçi kadınların hatıralarıyla bezelidir. Clara Zetkin’den, Rosa’dan, Paris Komünü’nün barikatlarında çarpışan yiğit kadınlara kadar.
Her kara kışın ardından çiçekli bir bahar gelir. En karanlık gecelerin bile şafakları aydınlığa söker. Emekçi kadınlar, öyle bir dünya istiyorlar ki o dünyada yaşayanlar, insanlığın bugüne kadar çektiği kahredici acıları hiç bilmesinler. Öyle bir dünya istiyorlar ki kadınlar, bizi sevdiklerimizden ayıran ölümün makul kederinden başka bir keder görmesin insanlık. Bugün dünyayı üreterek var eden işçi sınıfı, yarın kadınıyla, erkeğiyle mücadele edecek ve aynı dünyayı bir baştan bir başa mutlulukla donatacaktır.
Mehmet Taşker
KTOEÖS Genel Sekreteri